deneysel yazım hatalarıyazılar

günahlarım benimdir

1.

seks isteyen ve dudakları güzel bir hatun bara girdi.. karşıma oturdu.. çubukla kola içiyordu.. çubuk dudaklarının arasındaydı.. bana bakmıyordu.. ama ben ona bakıyordum.. aramızda hiç masa yoktu ancak bazen birileri önümden geçiyor ve fantezimi delik deşik ediyordu.. bir ara göz göze geldik.. 2 saniyelik bir umut.. fark etmedi.. çıldırmak üzereydim..

ayağa kalkıp tuvalete gittim.. pisuvara abandım.. yanıma bir adam geldi, aletini çıkarıp içtiği biraları boşaltmaya başladı.. ben önüme bakıyordum ancak onun bana baktığını hissedebiliyordum.. işimi görüp elimi yıkamak için önünden geçerken, geriye bir adım attı. “içeri girince önüne bak” dedi..

elimi yıkadım.. içeri girdim.. bir bira daha istedim.. hatuna bakmayı sürdürdüm.. önümden bir tip geçti.. bana çok pis bakıyordu.. bense hatuna; yiyecekmiş gibi.. hatun sonunda gördü beni ama umursamadı.. önüne bak gibi bir işaret çekti gözleri ile.. anlamamazlıktan geldim, ayağa kalkıp yanına gittim..

“ne var” dedim..

“önüne bak” dedi..

“sen de önüme bak” dedim.. kaba olduğumu biliyorum ama kimse nereye bakacağımı söyleyemez.. kimse ne yapmam gerektiğini söyleyemez..

“ne istiyorsun” dedi.. “bırak bakayım” dedim.. “başka bişi yapmayacağım merak etme.. hayallerimden rahatsız olmasın ya?”

“gider misin” dedi..

döndüm.. oturdum.. bakmayı sürdürdüm.. bir ara hatuna bir tip yaklaştı.. hatun göğüslerine elini atıp bir poşet çıkardı, poşeten de bir tablet.. 30 kağat verdi tip.. işi çözmüştüm.. ancak bunun başıma iş açacağı belliydi.. biramı bitirip tuvalete gittim.. pisuvara abandım.. arkamdan bir tip geldi.. “gözlerinin oyulmasını istemiyorsan önüne bak” dedi.. elimi yıkadım.. yaş elimi pantolonuma sürerek kuruladım ve masaya döndüm.. oturdum.. hatun yoktu.. kalktım.. dışarı çıktım.. yürümeye başladım..

2 dakika sonra, arkamdan bir araba yanaştı.. içinde hatun vardı.. “seni bırakayım” dedi.. lanet olsun dedim ve denemeye değerdi.. kapıyı açıp içeri geçtim. hala güzel görünüyordu.. dudaklarını bir numara sihir ile kaplamış! cama yaslanıp, bardaki işimi sürdürdüm.. kendisine bakmayı.

“neden sana söyleneni yapmıyorsun” dedi..

“hayır yapıyorum” dedim..

neden bahsettiğimi sordu..

“barda arkamdan tuvalete gelen adam sana bıktırıcak kadar bakmamı söyledi” dedim..

“hangi tuvalet neler ispiyonladığını sanıyorsun” dedi..

“bardaki adam” dedim.. “koruman falan heralde.. her tuvalete gidişimde peşimden gelip kıza bakma diyen” dedim..

“haberim yok bilmiyorum, hayranlarımdan biridir” dedi..

“ne hayranı” dedim..

“yeteri kadar güzel değil miyim” dedi..

“henüz tamamını görmedim, karar veremem” dedim..

“göreceksin” dedi.. nereye gittiğimizi sordum.. “bize” dedi..

“evli misin” dedim..

“evlilik onaylanmış bir sikiştir” dedi, anlaşılan bukowski fanıydı.. tıpkı kendisini taklit ettiğimi zanneden bukowski fanı okumayıcılarımı teskin etmek için, kendisini tekrar taklit etmeye çalıştığım gibi.. hatuna gelirsek, işin iç yüzünü kurcalamadım..

“neden yiyecekmiş gibi bakıyorsun bana”

“farkında değilim, herkese baktığım gibi baktığımı sanıyordum ama..”

“ama?”

“hiç”

“karnın aç mı?”

“izin var mı?”

“seni sevaba gireyim diye almadım arabaya”

“günaha girmeden de bırakmayacaksın heralde”

“tecavüz edicek değilim, istemiyorsan in arabadan”

“ne hapı o öyle”

“sana ne!”

“elbette bana ne, konuşmak istersen diye sordum sadece.”

“bir tür uyuşturucu”

“bizde biliriz neyin ne olduğunu”

“o zaman niye sordun.. öğretmenler gibi cevabını bildiğin soruları sormaktan zevk mi alırsın?”

“dur bi” dedim.. “kötü başladı ve şimdi başa alıyoruz tamam mı?”

“tamam”

“karnım aç”

“seni doyurabilir miyim”

“seninle doyabilir miyim?

“artarım bile”

sabahın dokuzuna kadar sürdük.. o cadde.. bu cadde.. şu cadde.. dön dolaş..

“hadi artık eve gidelim”

“ya sür işte.. bi işim var..”

“4 saattir aynı yerde dönüp duruyoruz”

“benzin var de mi? yeni aldık de mi? lanet herife gittik ve benzin aldık.. sür şunu.”

sonunda açtılar butiği.. 24. kez önünden geçişimizde, kepenkler açıktı.. arabayı durdurmasını söyledim.. noldu ne var?, durdur dur durdur dur..

“burada bekle, inme bu lanet şeyden gelicem”

“arabama lanet diyemezsin”

“lanet arabadan inme.”

butik.. girdim.. bi kaç parça giyim aldım.. paket yaptırdım ve çıktım.. lanet arabaya bindim..

“ne o? bana bir şeyler mi aldın?”

“sana değil, kendime”

“yani kadın elbiseleri giyiyorsun öyle mi?” kadın ıvır zıvırı satan bir yerdi.. bi de okul kıyafeti.. hepsi bu..

“keser misin zırvalamayı? sen giyeceksin ama benim için..”

eve girdik.. aldı paketi.. açtı ve bana dönerek, “ne yani” dedi, “okul eteğimi giyeceğim?”

“kıravat, gömlek, hepsini..” elimle hadi der gibi bir işaret yaptım.

“sapık”

“saçma! ekoseli bir etek işte.. saçma.. lanet.. etek.. giy işte.. ne sapığı?”

onun evinde, onun yatağının üzerinde, onun üzerinde, bir süre sonra, işlem bitince..

yatağa oturdu, yani yatıyordu yanımda ve kalktı.. oturdu.. çekmeceyi açtı.. bir ex daha çıkardı..

“salaksın” dedim.

“keser misin?” dedi..

“seninle tanıştığımızın farkındasın demi?” dedim..

“evet ama bunu konuşmak istemiyorum.. biliyorum sen kim olduğunu.. ilk görüşte anladım zaten ve şimdi giyin ve git tamam mı? geçmişi hatırlayıp nostalji yapıcaksak, siktirip git evimden”

“bana arkanı dönünce anladım, şu kalçandaki aptal dövmeden.. çok değişmişsin sen”

“aynıyım ve siktir git”

“aynı kalan tek yan, şu salaklığın”

“sen de ister misin”

“salak değilim”

“ot ne peki?”

“o bir iksir”

hapı yerine koydu ve “susar mısın sen” dedi.. “ev benim.. sus ya da git.. ev benim.. burada tanrı benim..”

“tanrı değilsin.. salaksın.. ama bişi fark etmez.. inandığınızı ‘zannettiğiniz’ tanrı da salak.. onu bile bilemiyorsunuz ontolojinizde kendinizi bilemediğiniz için.”

“salak felsefe naralarını çekemicem şimdi. ne yani? n’apmalıydım, senin aptal nasihatlarını taktığımı mı sanıyordun ha? senleyken de, 10 yıl önce 2 aylığına senleyken de hapır hapur yutuyordum ben bunu, beni değiştirebileceğini mi sanıyorsun”

“ne sandığımı söylediğimi sanıyorum..”

“keser misin şunu?”

“yalan söylüyorsun.. bu bir.. bir ikincisi salaksın – şey pardon, tanrı.. üçüncüsü, benimle tekrardan takılır mısın?”

“nerde kalıyorsun bu aralar”

“hiiç.. orda burda..”

“getir eşyalarını.. bi süre takılırız..”

“eşyam yok biliyorsun.. iki üç giysi.. hepsi bu..”

“arşivin nerde?”

sıkıldım.. onda bunda.. kitap cd onda bunda.. istersem alıyorum dinliyorum, okuyorum.. isteyen olursa veriyorum.. üzerimde gördüklerin dışında pek bir şeyim yok benim.”

“işin de yok..”

“bazen oluyor.. şu an yok..”

“takı yapabilir misin evde”

“ne?”

“takı.. lanet takı.. boncuğu alırsın, ipe dizersin.. kolye olur.. tezgah açarsın ve satarsın.. aptal bir iş işte..”

“bana bir iş mi bulduğunu ima ediyorsun?”

“hayır yanıma yardımcı alıyorum”

“sen takımı satıyorsun?”

“öyle görünüyorum.. bir tür illüzyon. asıl işim torbacılık fark ettiğin üzere”

“biraz takılayım sana o halde.. ot işine girelim ama, diğerleri salaklık etmek biliyorsun” kahkaha ile güldüm.

“takı işi bir sanattır ben de bir sanatçıyım torbacılık ek işim”

“seks de bir sanattır.. buradan geliyor olabilir.. takıcılık.. takışırken takı yaparız..”

tekrar üzerindeydim.. sürekli üzerindeydim.. tıpkı 10 yıl önceki gibi.. takı yap ve sat.. eve git ve yat..

2.

“cennete gitmek istiyorum” dedi..

“eyvallah” dedim.. “iyi yolculuklar sana.”

“sen gitmek istemez misin yani?”

“eyvallah” dedim.. “bi şefaatte bana yap o zaman”

“bunun olamayacağını biliyorsun”

“e sen dene işte”

“sevmedim bu konuyu”

“değiştirebilirsin”

“cennete gitmek istiyorum” dedi tekrar..

“eyvallah” dedim.. “iyi yolculuklar sana”

üniversite yıllarımdan bir arkadaşımdı.. ya da arkadaş rolü yapıyorduk.. bir tür cemaatte kilitli kalmıştı.. hislerinin anahtarını aklının çukuruna düşürüp. bu benim yorumum.. görünmez duvarlar.. ‘hundera kunten.. eften püften.. ten yasak ona, peki neden?’

“günah” diyordu.. “ve doğru olanı da bu zaten.. arada nikah olmalı adamım..”

geçenlerde, takı tezgahındayken ben, gördü beni, kolunun altında kutsal biftek, şey pardon kitap vardı.. hani adamın biri mağaraya girer.. yerde bi marihuana yaprağı bulur.. neki lan bu diye yer içer falan.. ne bileyim eski zaman işte.. sonra halüsinasyon görür; “oku lan keş” diyen bir kanatlı cin.. yok yok melek deniyo ona.. melek görür.. uzaylı ya da.. öyle bişi işte.. o şeyin kitabı.. kolunun altında..

“oo naber, nası gidio”

iyi bi tip.. severim elemanı.. ama biraz özgürleşmeli, anlıyor musunuz? dindar kalarak da özgürleşebilir bir insan. kurumsal din akıl sağlığına zararlıdır, kurumsallaşan her şeyin toplum sağlığına zararlı olduğu gibi.. içinden gelen şeyi engelle, ortaya aynı şeyleri düşünen bi ton eleman çıkart.. her tür din bir tür seri imalattır.. insan imalatı.. aynı türde insanlar üretir.. şunu yapçan bunu yapmıçan gibi.. otu yicen boku sıççan gibi falan.. ne bileyim işte.. eski zaman dedik ya.. kalıntıları var hala.. değişmiş diyorlar ama bilmem ne kaa doğru..

“eyvallah.. senden?”

“aynen devam mı?”

“aynen devam.. sende mi?”

“aynen”

“otur bi çayımı iç..”

“tabi.. ama şey, parasını ben vereyim”

“iyi tamam sen ver, haram olmasın”

takıntılı.. kafadan kontak.. dinin söylediğini yapar.. dinen şüpheli olanı pozitif yönde uygular.. dahası, kafaya takılan her bişeyi dine göre uygular.. takıntılı.. kafadan kontak..

“senin mi tezgah?”

“hayır.. bi hatunun”

“beraber mi kalıyorsunuz”

“beraber sikişiyoruz da.. evet bunu da yapıyoruz.. takıları da.. her türlü takıyoruz yani..”

“ya ama biraz..”

“tamam tamam.. ama senin iyiliğin için be oğlum.. sen nasıl bana ayet okuyorsun, hadisi şerif söylüyorsun, bende sana hindikus mandikus dininin inceliklerini anlatıyorum”

“öyle bir din mi var?”

“cıks.. şu an çalışıyoruz üzerinde.. bakalım, son bongta bi kanatlı çıktı ama dilsizdi heralde.. vahiy gelmedi..”

“ben cennete gitmek istiyorum” dedi..

“eyvallah” dedim.. “iyi yolculuklar sana”

“sen gitmek istemez misin?”

dejavu yok..

“bir rivayete göre 7, bir rivayete göre 70, bir rivayete göre de 70bin huri”

“yani seks iyi bişi”

“hayır.. nikah yoksa olmaz.”

“ya tamam.. onu anladık.. cennette diyorum.. 70 bin karıyı bafiliyosun ya..”

“biraz saygı”

“ya bu saygısızlık değil be oğlum. gerçek bu.. neyse.. işte bu orada normal mi yani..”

üzerine hatun geldi.. hani çubukla kola içen hatun.. ekose giydirmiştim ya..

“meraba naber?”

“heeeç.. takılıyoz.. arkadaş elini uzatmaz, tokalaşma, gülme de ama, inanç bu.. ben saygı da duyarım.. saçma da..” sustum..

hatun “bulursun” dedi..

hatun kaldırıma oturdu.. eleman ufak bir sandalyede çayını içiyordu.. yani çay sandalyede değil, eleman sandalyede çay bardakta.. kurala uygun yani her şey.. daha o kadar kırmamış kafayı.. takıları inceliyordu.. bense beynimin içinde geziniyordum.. “sonra işte bardan çıkarız, bu karı heralde uyuyo olur o haplarla, bende öbür karıla rahat rahat takılırım heralde.. yaparım lan niye yapmayayım.. o da bana yapıyo.. ama ben yapınca kızıyo.. anlamıyom ben sanki diğer tiple yiyiştiğini.. çok bencil..” gibi şeyler düşünüyordum..

“bu kuranı sana bırakmamı ister misin?”

“tabi.. de.. ben çok okudum bu şeylerden.. çok trip şeyler var.. mitoloji hastası biri için süper bişi.. ama okudum yani. farkı nedir bunun?”

“bu en doğru çeviri..”

“hmm. çeviren kim?”

“bizim cemaatın lideri”

“eyvallah.. bi ara bakarım, hatta ve hatta ver hemen bakayım..”

“istersen sende kalabilir.” tipik olaylar, başınıza gelmiştir..

“tabi.. ben her zaman burdayım.. bir ara alırsın”

“arada sırada da görüşelim.”

“görüşelim”

iyi bilirim.. herkesi kurtarmak isterler.. saygı duyarım.. büyük saygı.. davaya değil, çabaya.. her iki lafta bir hoşgörü, sevgi, barış.. iyidir bu kısımlar.. dostluk ve kardeşlik.. ama inanmıyorsan tepedekine, ne kadar iyi bir insan olursan ol ki ben inanırım ama felsefem farklıdır, neyse işte, eğer inanmıyorsan ‘eeğ pis kaka’sın sen.. bu kötü işte.. ben inandığımı söyledim ona.. bu yüzden bana biraz sempati duyar.. ki inanırım da.. çok tanrılı dinlere hastayım mesela.. dinlere değil.. çok tanrı olmasına.. eğlenceli.. mitoloji.. seksoloji.. ya mitoloji okucam bir gün, yaş elli de olsa, ya da seksoloji.. öyle bir bölüm var mı ki?

hatun kitabı aldı elimden.. açtı..

“e bu tersten başlıyo yaaa” dedi.

“ne?” dedi tip.. yüzünü görmeliydiniz.. görüp görebileceğiniz en şaşırmış surat.. zkinoks rekorlar kitabına aday gösteriyorum onu..

“ne ne? ters işte” dedi hatun.. “ters ilişki.. ters.. tersten.. dersten çıkıp ters ilişki yaptım..” canım benim.. örnek cümle hastası..

“şeeey..” dedi tip titrek bir sesle, “bu böyle başlar.. ilk kez mi okuyorsunuz?”

“evet.”

“büyük kayıp”

“haklı olabilirsin ama, hristiyan bir aileden peydahlanınca ve 10 yıl önce bu ülkeye 2 aylığına gelip gene dönünce böyle olur. ilgisiz ve uzak.. ”

saçma bir bahaneydi evet, kabul ediyorum, ama gecenin bu saatinde başka bir bahane bulamadım ve öykü devam etmeli, şimdilik idare edin!

“hristiyan mısınız?”

“yo oo.. ailem öyle..”

“türkler mi?”

“fransızlar.”

“fransız?”

“hıh hım.. fransız.. fransa.. fransız kalmak.. fransızca.. fransız öpücüğü..”

hatun kitabı kapadı.. ayağa kalktı.. kalçasını silkeledi.. oturduğu yer çok tozluydu ve kitabı altına koyup üstüne oturdu..

“aaa.. şeeeey.. ya.. şeey.” dedi tip heycanlı heycanlı

“ne var?” dedi hatun sert bir şekilde.. tip sıçradı..

“kalk lan ondan..” dedim.. “o gidince otur.”

“bilmiyodum böyle bişiyi” dedi.. kitabı tezgaha koydu.. altına bi sandalye çekti karşı kafeden.. kitabı tezgahtan alıp elemana verdim.. giderken ver bana dedim..

“iyi bak ama”

“güveniyor musun bana?”

“evet”

“bize gelsene sen?”

“napıcam sizde?”

“gel işte.. konuşuruz.. bişiler yeriz.. içeriz. çay yani.. falan filan”

“geleyim.. inşallah.”

“tamam biz tezgahı 5’de kapatıcaz.. daha yarım saat var”

“neden erken? benim yüzümden mi?”

“yok hayır.. bugün canım 5’de kapamak istedi..”

eve gittik.. çay içtik.. hatuna ex’i bıraktırmıştım.. ya da beni kandırmıştı.. evde üstünü değişti.. bi şort bi de askılı mecmuadan.. eleman kasıldı ama bakmadan da edemiyodu.. bir ara, nasıl olduğunu hatırlamıyorum, eleman daldı gitti öyle hatuna.. bakıp fantezi kuruyordu heralde.. (henüz düşünceleri okuyamıyorum..) bende hatuna yumulunca bu da geldi arkadan.. üçlü takıldık.. ardından üçlü sardık.. ama tip içmedi.. uyudu.. hatun çok çalıştırmıştı onu, çok yorulmuştu takkesi..

sabahın beşi.. dürtüklüyo hatun..

“ha ne var?”

“bak bak”

“ne?”

gözümü açtım.. eleman namaz kılıyodu.. ağlıyodu.. dua etmeye başladı.. ‘affet maffet, bi fransız afet, yaktı beni, oldu illet’ gibi değil.. bi tür ‘af çıksın sal beni hapisten’de değil.. anlamadığım dilde bi kaç şey, sonra da biraz sesli olarak affet serzenişi.. ağlıyodu.. biz hatunla bi posta daha gittik eleman ağlaşıp sızlarken..

sonra eleman bizde kalmaya başladı.. iyice sapıttı.. artık hatun kitabın üzerine oturunca, keşke benim üzerime otursa diye hayal kuruyo.. (artık düşünceleri okuyabiliyorum) böyle yani.. hatunla ben mi? ben sevgili olmam kimseyle.. aşık olurum.. ama sevgili olmam.. tartışmam da bunu.. böyle.. ben böyle yaşıyorum.. ve bu zaten böyle..

eleman bi ara terk etti bizi.. 2 ay takıldık.. giderken her tür işi öğrenmişti.. kendi kendine üçlü sarıyor üzerine ex çakıyordu.

1 yıl sonra.. hatun sabah kalktı ve bana “ben sıkıldım ya” dedi.. böyledir kadınların bu modelleri. durur durur, ortada bi neden yokken, “ben sıkıldım” tarzı şeyler sayıklarlar..

“ben de” dedim..

“ayrılalım mı..”

“bana uyar..”

ertesi gün eşyalarımı toparlayıp evden ayrıldım.. takı için aletler.. pense, kargı burun, incik boncuk.. başka bişi yok eşya olarak..

takı yapıyoruz hala.. aynı tezgah değil.. görüşüyoruz.. seks yok.. sabahlara kadar konuşuruz bazen.. bu çok eğlencelidir.. yeni tür takılar icat ederiz.. ama sıkılmışız bişilerden.. yavaşçana biter her şey, başka biri ile yeni baştan başlar sonra.. böyledir bu işler.. böylesi iyidir.. zor olsa da!

// 18.mart 04

bu metin aslında bir öykü değil de senaryo olarak düşünüldüğü için bu kadar düz yazılmış idir. olamadı. olsun. ayrıca gerçek hayatımda, öyküde yarattığım karakterin aksine, taoist kökenli müslüman taraftan dini bütün bir kafirimdir. yani kendi rabbini dinini en önce de kendini bilmeyen denyo dindarlara göre kafir sayılırım. “kendini bil!”

her metne sabit dipnot: kelime hatalarından, eksik veya fazla yazılmış harflerden sanchez sorumludur. redaktörüm olur kendisi. gözden kaçırdığı bir şeyler mutlaka vardır. kendisi ile spam@unthatow.xyz adresi üzerinden e-posta yolu ile temas kurabilirsiniz. ancak tdk’yı kılavuz edinenlerin imla hassasiyetleri ve diğer edePiyasal karın ağrılarınız için başvurabileceğiniz bir ilgili mercii yok. aslına bakarsanız benim başımda ilgilim olan bir mercii de yok, Allah ya da diğer adı ile Tao dışında. 14 yaşımdan beri katıldığım edePiyat oyunlarında aldığım ödülleri satarak geçimimi sağladığım yönündeki iftiralara itibar ediniz ama.. hadi çav belladonna!

..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir