mini öyküyazılar

ali

istisnasız her gün işe geç kalırdı ali. iyi tanırdım pezevengi, 8 yıldır beraber çalışıyorduk. iş görüşmesine de geç kalmıştı. aynı zamanda girmiştik işe, ama ben işi çabuk kavramış ve makinenin başına geçmiştim, o ise inatla makineyi kullanmayı bildiğinin bilinmemesini sağlamaya çalışıyordu.

bir kaç kez yakalamıştım onu, makineye ayar yaparken, beni görünce hemen elini ekrandan çekmiş, “aga bu bozuldu gene ya” demişti. ayakçı olarak kalmayı tercih ediyordu, sonuçta ne iş yaparsak yapalım herkesin eşit maaş aldığı bir yerdi burası, maaş demek doğru olmadı, eşit yemek yediği diyelim çünkü yeme ve barınma ihtiyaçlarımız karşılanıyordu sadece, bir de seks ve içki ihtiyaçlarımız, fabrikanın yanındaydı koğuşlar, sabah sekizde işe gelir akşam altıda çıkardık, her gün ayağımıza gelirdi yemekler, bazen de biz yemek yapardık, sabit bir aşçı yoktu işçiler aşçılık eğitimi de alır sürekli kendi arasında değişirdi, çamaşırhane ve bulaşıkhane departmanları ile garsonlar da sürekli işçilerden oluşurdu, nöbetleşe değiş tokuş sistemi vardı ve maaş yoktu dediğim gibi, ama istisnasız her ihtiyacımız karşılanırdı, internet kargo telefon veya benzeri dışarısı ile temas etmemizi sağlayabilecek başka bir şey hariç.

kimse kaçmaya çalışmazdı ama, dışarısı ile iletişim kurmaya da hatta dışarıdaki dünyanın bizimle iletişim kurmasını da istemiyorduk. mazallah işimizi elimizden kapabilirlerdi.

ali hariç, o her gece kaçmanın planlarını yapar sabaha kadar uykusu bu yüzden kırk kere bölünür, her sabah da geç kalırdı. bir ceza kesilmezdi bu yüzden ona, kimseye herhangi bir şey için ceza kesilmezdi. ali mutsuzdu buna rağmen, sadece çalışmak istemiyordu, kuru ekmek verelim çalışma deseler kabul etmezdi, günde bir saat çalış üç saat gibi gösterelim deseler kabul etmezdi. depresyonda falan da değildi, hayır, günde 10 birimlik işinden kendi payına 1 birim verilmesine karşılık patronun 9 birim alması içine sinmiyordu sadece. biz kaçmak istemediğimiz için o da kafesten çıkamıyordu.

ali’nin zincirlerinin suçlusu, kendi zincirlerini kırmaya çalışmayanlardı, ne yaptıysa bizi kandıramamış, kendi de bu kafesten kaçamamıştı, hoş kaçsa nolurdu, başka bir yerde başka bir kafes bulmak zorunda kalıcaktı mutlaka, çalışmak zorunda olmayan ve hayatı boyunca buna mecbur kalmayanlar anlayamazlardı ali’yi, biz de anlamamıştık..

bir gün sabah uyandığımda yatağında göremedim ali’yi.. tuvalettedir herhalde dedim, şaşırdım da çünkü dediğim gibi her sabah geç kalırdı. tuvalette yoktu, yemekhanede de. kahvaltımızı yapıp makinelerin başına geçtik, çalıştırdım aleti, makinenin ham madde bölümünden kan akmaya başladı. içine girmişti makinenin ali, çıkış haznesinden. tersten. geri sardırıp bandı. ambalaj tenekeleri üretiyorduk, baskı işi. kendi üzerine baskı yapmıştı, makineye tersinden girip..

çok kızdık ona çok, her ihtiyacı karşılanıyordu oysa.. hiçbir eksiğini bırakmıyordu patron, bazen ikramiye olarak özel hediyeler de alıyordu.. öyle değil mi?

30 .ocak.21 06 35

her metne sabit dipnot: kelime hatalarından, eksik veya fazla yazılmış harflerden sanchez sorumludur. redaktörüm olur kendisi. gözden kaçırdığı bir şeyler mutlaka vardır. kendisi ile spam@unthatow.xyz adresi üzerinden e-posta yolu ile temas kurabilirsiniz. ancak tdk’yı kılavuz edinenlerin imla hassasiyetleri ve diğer edePiyasal karın ağrılarınız için başvurabileceğiniz bir ilgili mercii yok. aslına bakarsanız benim başımda ilgilim olan bir mercii de yok, Allah ya da diğer adı ile Tao dışında. 14 yaşımdan beri katıldığım edePiyat oyunlarında aldığım ödülleri satarak geçimimi sağladığım yönündeki iftiralara itibar ediniz ama.. hadi çav belladonna!

..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir