birleşik çekim hatalarıyazılar

seni aldatıyorum

sevimsiz bir ‘sabah oldu uyan’ hırıltısı üzerine, beş dakika daha kestirme vaadiyle kandırılırken valide, aynı sevimsiz hırıltı benzerliğinde zırlıyor telefon..

“oğlum seni arıyorlar”
“hah? sabah sabah mı?”

içten içe ‘seni istiyorum’u hazmetmeyi tercih ederken ben.. yerine sadece, o da titrek bir sesle, ‘uyandırdım mı?’ gibi bi, ‘öyleyse üzgünüm’ün hazırlanış kelimesini duyuyorum..

“yo ben zaten uyancaktım ne var?”
“öyleyse üzgünüm”

yo yo! hayır! bunların hepsi, telefonun halen çalmakta olduğu bilincine, rüya görmenin bilincinden dönüş hali esnasında kafamda oluşan, sonra ‘gerçek miydi’ diye şüphe uyandıracak olan, anlık gel­gitler sadece.. ve sonra göz kapaklarının hafif aralanması sonucu içeri süzülen ışığı fark ediş.. ısrarla çalmakta devam eden telefon.. az sonra “uyandırdım mı?” diyeceği halde hâlâ, ‘uyandırmadan kapatsam mı ki?‘ yerine ‘uyuyor diye duymamıştır‘ın peşinden gidip ısrarla telefonu zırlatan bir mahluk..

“alo!”
“uyandırdım mı?”
“yo ben zaten uyancaktım ne var?”
“öyleyse üzgünüm”

yo olamaz, ben bu anı daha önce yaşadım.. hayır sadece hayal ettim.. yaşadım.. rüyada gördüm.. yaşadım..

hala telefonun diğer ucunda, ahizeye sarılmış, kalbi pat pat çarpan ve üzgün olmasının karşılığında ‘önemli değil, üzülmene gerek yok’ denilmesini bekleyen bir mahluk..

“önemli değil üzülmene gerek yok”
“ya bugün buluşabilir miyiz senle?”
ve aynı önceden kestirilen karşılığı bekleyiş; ‘evet buluşabiliriz’
“evet buluşabiliriz..”
“hihi.. tamam öyle ise bize gelir misin?”

ve bekleyiş.. ve ‘tamam gelirim.’ ve gidiş.. sanki her şey planlıymış da ben bir robotmuşum gibi.. ‘hayır ulan istemiyorum ben bugün sevgilimle buluşucaktım’ demek yerine, telefonun diğer tarafının yazdığı repliği ezberlemişçesine davranıyorum istemeden.. belki de bunu istiyorum.. ya da her ne yaparsa mağaranın dışındaki, onu tekrar ediyordur aynadaki ben.. gölgeler ve suretler. içerdekiler ve dışarıdakiler.. yansımalar ve yanılsamalar.. henüz bunu bilemiyoruz. öğrenmek isterdik ama. ne rüya hangisi gerçek. dışarıda ne var?

akşam oluyor.. istemeden ya da isteyerek bu kez ben zırlatıyorum ısrarla.. zırrrr.. ‘acaba evde mi yok? yoo o çağırdı ama beni, biraz daha çalayım, belki uyuyordur.’

dudaklarımdan çıkan karbondioksiti çekiyor içine.. hem de içeri beni alır almaz.. belki de baştan beri istenen buydu da bu yüzden onun yazdığı repliği ezberlemeye çabalıyordum.. istediğimi almam, istediğini vermesiyle eş anlamlıydı aslında.. ve sonra aynı kafa siken soru; ‘nasıldım hayatım?’
hey, bu bir yarışma mı?

‘senden önceki daha iyiydi’ geçerken beyinden, ‘süperdin ya’ ağızdan çıkan..

telefon zırlıyor.. onunki.. bi erkek ismi.. sanırım sevgilisi.. “alo aşkım”

karşı taraf ne diyor bilmiyorum. hatun çırılçıplak yanımda telefonla konuşuyor..

“iyiyim ya.. sen?” – “çok özledim seni” – “bu akşam gelme! yarın ben gelirim.. ya da konakta buluşuruz” – “saat kulesinin önünde, saat 1’de” – “tamam orda olucam” – “ben de seni seviyorum” – “öpüyorum bye”

kaçamak gözler.. utanmış gibi.. bi sevgilisinin olduğunu önemsemediğimi bilmeli.. bunu ona kanıtlıyorum.. bu kez benim telefon zırlıyor..

“alo aşkım naber” – “ya bu gece gelemem” – “evet evdeyim” – “biliyorsun işte sınavım var” – “yarın sınavdan çıkışta alırım seni” – “tamam oldu”

vs vs.. gene yapışıyor hatun dudaklarıma.. dakikalar geçiyor.. soluk alıp verişler hızlanıyor.. ve ‘nasıldım hayatım’ finişi ile skor eşitleniyor..

ve bitiyor gece.. öykü ya da yazı gibi.. müzik gibi değil ama. müzik asla bitmez bende. bitmemeli yani.

sabah.. aynı sevimsizliği ile, ‘sabah oldu uyan oğlum sınava geç kalıcaksın‘ serzenişleri ve zırlayan telefonları cevapsız bırakışlarımla tek başıma yalpalıyorum kendime.. ‘nasıldım hayatım’lar.. ‘seni seviyorum’lar.. bitmeyen yalanlar.. evet BENi aldatıyorum!


güzeldi.. sen güzeldin.. seninle sevişmek güzeldi.. sonra da hiç bişi yaşanmamış gibi gitmek..
güzeldi.. sen güzeldin.. seninle sevişmek de öyle.. ama ya sonra? üstelik hiç bişi yaşanmamış gibi.. gitmek.. belki de gitmek değildi bu.. kaçmaktı.. bunun dışında da var olan bişi yoktu. seks hiçbir şeydi.. ya da her şey..

sabah.. zırlayan telefon.. biraz çekingen, biraz masumca ama iç yüzünde libido kokan ahlaksız (!) ve aykırı bi teklif.. ‘buluşalım’ yani sevişelim.. ne söylediğini duyuyorum.. ne kastettiğini anlıyorum. sonrası da yok.. öncesinin de olmadığı gibi. ve o yaşanmış gibi anlattığım anın da, gerçekte olmadığı gibi! arzularınızın karşılığı da.. yok. asla da olmucak..

gölgelerin içinden çıktığımızda, bunu tekrar okuyalım ama. olur mu?

// writ: 07.eylül.02

her metne sabit dipnot: kelime hatalarından, eksik veya fazla yazılmış harflerden sanchez sorumludur. redaktörüm olur kendisi. gözden kaçırdığı bir şeyler mutlaka vardır. kendisi ile spam@unthatow.xyz adresi üzerinden e-posta yolu ile temas kurabilirsiniz. ancak tdk’yı kılavuz edinenlerin imla hassasiyetleri ve diğer edePiyasal karın ağrılarınız için başvurabileceğiniz bir ilgili mercii yok. aslına bakarsanız benim başımda ilgilim olan bir mercii de yok, Allah ya da diğer adı ile Tao dışında. 14 yaşımdan beri katıldığım edePiyat oyunlarında aldığım ödülleri satarak geçimimi sağladığım yönündeki iftiralara itibar ediniz ama.. hadi çav belladonna!

..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir