acab-A
politik biri olduğunu dillendirip dururdu her yerde, yürüyüşlere katılır, hiçbir etkisi ve sonucu olmayan eylemlerde bulunurdu. çevresindeki insanlara hep gündemden haberler verir, gündemi de yakından takip ederdi. okur okur okurdu. şiddetten uzak durulması gerektiğini, haklı iken haksız duruma düşülebileceğini de ısrarla dillendirirdi katıldığı eylemlerde, en ufak bir kıvılcım çıkma ihtimalini bertaraf edebilmek için.. kendince haklı olabilirdi.. olsun bakalım.
adı akif idi. ilk adı mehmet ama onu kullanmıyor. ona kalsa akif’i de kullanmayacaktı. babası, sahip olduğu fikirleri ilan için oğluna isim koymakla yetinmiş, oğlu da babasına karşı gelebilmek için elinden ne gelirse yapmıştı. “gomünist oldu bizim oğlan” demekten çekindiği için konu komşuya rıza, -rıza bu arada babası oluyor akif’in- onu üniversitede ilk iş izmir’e göndermişti. “uzak olsun da ne bok yerse yesin gavat” demişti annesine akif’in rıza amca. annesinin adını henüz koymadım bu öyküde ki kısa sürücek bir öykü için öyküye ve söz konusu ailenin hayatına dahil olmayanların ismi ile uğraşmak istemiyorum. yormayın beni.
okulu bitti akif’in. hiçbir zaman göz altına alınmadı. bir başarı sayılmaz bu. kaçmanın yolunu buldu daima. cesaret timsali değildi. sıvışmayı iyi bildiği de yoktu. daima geri planda kalabilmeyi becerdi sadece. ama hiçbir şeye derman olamayan yürüyüşlerden de geri durmadı.
sonra sıra kpss sınavına geldi. girdi sınava. memur olmak istemiyordu. arkadaşı ona bir fikir daha verdi. babasının deyimi ile akif’in akıl hocası olan nazım, akif’e “son bir eylem daha yapmaya ne dersin” dedi. “riski yok, anlamayacaklar bile” dedi. bir eylemin neden yapıldığı anlaşılmıyorsa ne önemi var ki diye sormadı elbet akif. dinledi ve uygulamaya koydu.
sınavda, şıkları, sırayla, a c a b olarak doldurdu. birinci soru a, ikinci soru c, üçüncü soru a, dördüncü soru b, diye giden bir a c a b sırası, son soruya kadar, arada beş ve beşin katlarını boş bırakarak. çıktı sınavdan. sonucunda hiçbir şey olmadı. ne sınavı kontrol eden otomatik sistem, ne de herhangi bir varlık, fark etmedi eylemini. tek sıkıntısı cevap kağıdının fotoğrafını çekememiş olsaydı. kanıtlayamayacaktı bunu.. sosyal medyasını şenlendirmiş ama yinede, bir çok kişi alkış tutmuş ona, beğeni ve yorum yağmış. ne sikime yarayacaksa sonucu olmayan eylemin sosyal medya yankısı.. demedim tabii böyle, beni onunla tanıştıran arkadaşa küfürler sakladım sadece.
bu arada birkaç gün önce tanıştım akif ile, ballandıra ballandıra anlattı bana eylemini, iki üç ay önce mi ne girmiş. telefonla oynamakta, üst üste sigara içmek de kesmedi onun sesinin zihnimin duvarlarına çarpıp çarpıp duruşunu. zihnimin içindeki ping pong topları bile daha az rahatsız ediciydi.
“bunun öyküsünü yazar mısın” dedi bana, daha sonra, o muhteşem eyleminin öyküsünü yazmamı istedi. ve onun öyküsünü doğal olarak.
“olur” dedim, “iki kırmızıya çözeriz. sen biramı al gerisi bende.”
para karşılığı yazmadığımı anlamış olmalı bu mini öykü ile.. ve kahraman olmak için değil de görünmez bir insan olarak var olmaya çalışırsa, gerçek huzuru bulacağını söylemek isterdim ona. ama sohbet uzamasın istemedim. biralarımı alıp, işim var dedim, ben kaçıyorum moruk. öykün birkaç güne hazır olur.
annenin adı hatice bu arada. baba ile oğul arasında, sisteme hiçbir negatif etkisi olmayan bu politik inatlaşma savaşından en çok darbe alıp yorulan o idi. ne oğuldan yana oldu ne babadan, sadece kocasının ısrarı ile sandığı gidip yıllarca, pusulayı yırtıp cebine koyup çıktı kapalı perdelerin arkasından.. ta ki bir gün, kocasına da oğluna da posta koyup red ettiği güne kadar sandığa gitmeyi, politik bir bilinç dahi edinmeden, yaşadığı şartlara en saf hali ile ancak bu şekilde isyan ederek.. üşengeçlik değildi sandığa gitmeyişi, kızı rabia ile birlikte.. onları da başka bir gün anlatırım..
beni akif ile tanıştıran da zaten kız kardeşiydi. bir inatlaşma ya da gösteriş için değil, içgüdüsel bir itki ile politik tavır takınmaya başlayan kardeşi. ne adından rahatsız ne de içinden çıktığı aileden. babasının nefretini daha çok hak ettiği bir gerçek sadece..
babasına göre, hak ettiği, nefreti, bana göre değil, elbette, hak edişi….
“keşke reisi dinleyip üç çocuk yapmasaydık, akif de kalsaydık” deyip duruyor rıza abi, en küçük kardeş muhammet ne olacak belirsiz çünkü hala. duaları ezbere okusa da..
27nisan2022-0700
