kaltak gülüşler
1.
uykusuz bir çift gözle karşılaştım.. meğerse aynaymış dedim kendi kendime.. sesim aynadan yankılandı; meğer senmişsin..
“çok fazla imla hatan var” diye bağırdı hatun içerden, siz ise “gene mi aynı muhabbet, sıkıldık artık” dediniz içinizden, “ve dahası hep aynı şeylerden bahsediyorsun.. ama gene de güzel.”
‘ve dahası hep aynı şeylerden bahsediyorsun’ diyen siz de olabilirsiniz bu arada, hatun gibi, ‘ama gene de güzel’ dediğinizi ise hiç sanmıyorum oysa ki..
karanlıktı.. gecenin ikisi.. iki deli.. bir evi.. kiralamış bir şekilde.. ve öyküyü devam ettirmeye karar vermişler işte.. bi şekilde.. ne şekilde.. sır.. sırıtma! sırma…
içeri girdim ve hatuna;
“imha hatası onlar” dedim..
“sende imha olmak istiyorum” dedi bana.
“nasıl yani?”
“sana çarpmak, yüksek bir hızda çarpmak sana, imha olmak.. yok et beni!”
tipten ayrılmıştı hatun.. ve bu benim yaptığım üçüncü şeydi.. bir çifti ayırmak yani.. umursamıyordum.. mıknatısı güçlü olan kazansın..
halıda oturuyordu o.. yerde.. yastığın üzerinde.. ve elinde benim zımbırtılar vardı.. kağıt parçaları.. bir adet teyp.. this empty flow çalmakta.. ayaklarımı uzatmışım sehpaya, koltukta oturuyorum.. elimde kumanda.. floresan açık.. aydınlık yani oda.. ceviz kabuğu adlı paranoyak programda bir tip var.. sürekli gülen.. pamukoğlu soyadlı bir yaZzzar.. amma çok gülüyor.. amma çok şey biliyor.. mutlu ve zeki? kendini beğenmiş bir deli var bizim odada, kelebek gibi bişi.. kumandaya basınca kurtulabileceğin bişi.. tek günlük ömürde, kürsüde yüz bin satmış.. basıyorum düğmeye.. kapanmıyor.. lanet olsun.. kapanmıyor.. pil bitmiş.. lanet olsun.. fırlatıyorum kumandayı pamukoğluna.. televizyon patlıyor..
“hey napıyorsun kendine gel” diye bağırıyor hatun gülerek
“sinek vardı televizyonda, midem bulandı.”
“peki”
koltuğa geliyor hatun.. yanıma.. tek koltuk var.. ama halıda var bu kez.. halı önemli bişi.. bazı fanteziler için önemli bir araç.. dizlerime yatıyor.. ağlamak üzere olan yeşil gözler.. bakıyor gözlerime.. ve konuşuyor..
“napıcaksın, şartlarını kabul edicek misin?”
“hiç bilmiyorum”
“sen bilirsin” diyor.. “kitap senin”
“ben bilemem..”
“napalım?”
“bilmiyorum”
“onlar bilir”
yayınevine gitmiştim bir süre önce.. bir çok yayınevine.. hepsi aynı şeyleri söyledi.. hakaret olarak algılanabilecek şeyler var.. onları düzeltirsek eğer..
“ne eğer?” diyordum. “ne? eğemezsiniz beni!”
ve işte şimdi.. sıkışıp kaldık.. lanet olsun.. duvarlarda ışıklar.. hava kararınca.. ışıklar çıkıyor duvarlarda.. ve psikolobok, deliliğin sınırındasın diyor.. karanlıktan korkuyorum artık.. bir çocuk gibi..
ve işte şimdi.. sıkışıp kaldık..
2.
“televizyon öldü” dedi hatun.
“gömeriz bahçeye”
“o başka öyküdeydi” dedi.. “hani baba ölüyodu”
“siktir et” dedim.. “çizgi film usulü, mantıksız. her türlü hayal gücüne açık.. gömeriz”
“bu gerçek” dedi gözlerini gözlerime dikerek.. “anlamıyor musun? öykü değil bu! gerçek!”
“gerçek..”
3.
şarap alcak paramız yoktu ve ot zaten yoktu.. kafamız güzeldi yine de.. ve yoktu işte.. yoktuk..
“yoklamaları napıcaksın?”
“siktir et”
“ailen bilmiyor de mi hala?”
“öğrenirler yakında.. köyden kaçak celbi gibi bi boklar… ne bileyim ya.. celp mi deniyo.. off bilmiyorum.. öğrenirler..” ses tonumu azalttım tekrar “özür dilerim bağırdığım için.. öğrenirler”
“bizimkiler de.”
hatunu yurtta kalıyor sanıyordu istanbul’daki ailesi.. benim ise askerde olduğumu sanıyordu ailem.. bir şekilde katakulli yaptık işte.. ve şimdi.. gecenin ikisinde.. aç ve deli iki.. oturmuş düşünüyor, naapmalı neetmeli..
“bence” diyor.. “o sınava yerime girmemeliydin.. dedim ben sana de mi? hoca tanımıyor beni ama bir kız ismim var benim.. dedim sana.. de mi? anlıcak dedim.. ”
“disipline vermez sanırım ya”
“ama vericem diyor”
“ama vermez” diyorum gülerek.. işaret parmağım dudaklarında.. sürtüyorum.. ısırıyor.. ve hep aynı şey diyorum kendi kendime, içimden; ‘mor fare, beni ele verme..’
4.
sabah oldu.. hatun sağlığına kavuştu.. ev sahibi çaldı kapıyı.. sabahın sekizinde başka kimse gelmez çünkü bizim eve..
dan dan dan..
açtım kapıyı.
“ne var?”
“kirayı ne zaman vericeksin, 4 ay oldu be oğlum.. çıkın evden paranız yoksa.”
“git polis çağar.. ama olabilecekleri sen düşün.. şimdi evimden defol!”
kapıyı çarptım suratına.. yedi evi daha vardı pis moruğun, bu evi bana hediye etse dahi açlıktan ölmezdi.
hatun aynada saçlarını tarıyordu.. ve aynadan yankılandı bir ses; “he he he he..”
ve dediğim gibi adamın 7 tane evi vardı.. aç kalamazdı.. bize evi hediye etse bile aç kalamazdı.. hiçbir şekilde aç kalamazdı.. bu, genlerine ters bir yapı.. doğuştan şanslı.. tanrıdan torpilli.. aileden dopingli.. korkak itin teki.. iyi denk geldi..
okula gittik.. derse girdi o.. bende dönüp başka bir hatunu aldım.. bi arkadaş.. eve gittik.. film falan izledik işte.. sonra gitti o.. akşam benim hatun çıktı dersten.. eve gelirken diğer hatunu görmüş…
“hoş geldin” dedim..
“bu hatunla takılma bi daha!” dedi kapıyı açar açmaz ben.
“peki olur.. neden?”
“yaygaracı kaltak.. dedikoducu bişi..”
“hmm.. tamam.. nolduki?”
“gelmiş bana senden bahsediyor.”
“ne diyor?”
“siktiret ya.. takılma işte onla..”
“tamam.. eyvallah.” sadece bu sözüm yetiyor ona.. “sen naptın.. disiplin?”
“ha o mu.. bugün çağırdılar.. azarladılar sadece.. hepsi bu.. ama kaldım o dersten”
kaldığı ders matematik.. yerine girdim vizede.. matematiğim iyidir.. ileri düzeydeki matematik gereksiz bir derstir.. ileri matematik kapitalizmin işine yarar! gene de matematiğim iyidir.. oldukça iyi!
hava karardı ve uykusuz bir çift gözle karşılaştım.. meğerse aynaymış dedim kendi kendime.. sesim aynadan yankılandı; meğer senmisşin..
5.
“naptın bunları ya?” diye bağırdı hatun içerden, “karalamışın her yerini.”
içeri girdim ve hatuna
“otosansür” dedim.. “böyle yapılıyormuş.. ben de yaptım.. şimdi bestseller olcem. ya da ölcem”
gülüyordu ve ağlıyordu.. ağlıyordu ve gülüyordu..
“imza günü de yaparsın artık.”
“eeee. tanrı yazar, hayran okuyucu ilişkisi.. gerekli.”
sobaya attı öyküleri.. bir sobamız vardı.. kağıt yakardık.. topla yak – yak topla.. yaz yak – yak yaz. ve bana sormadan yapardı her şeyi o.. ölesiye özgür.. ölesiye ölümsüz.. ölesiye hasta.. ölesiye arıza..
“naptın sen?” dedim.. metinleri aynı zamanda bir diskette saklıyordum.. tekrar çıktı almam gerekecekti..
“yaktım.”
“neden?”
“canım istedi ve yaktım” dedi.. sakince.. “ve elemanın tekinden para aldım bugün okuldan gelirken.. git şarap al.. ekmek de..”
aldım şarabı.. ki karnımız aç aslında.. ama para 4 şişe şaraba yetiyordu.. 2 de ekmek.. artmadı.. şans meselesi..
teybi açtım.. elektrik hattımız kaçak.. nasıl yapıldığını öğretebilirim.. basit..
“hat kaçak ve pac çalak..” dedi.. lord knows’u başlattı.¹
“beynimi dağıtmak ister misin?”
“hala uçuyoruz.. gerek yok.. uçamazsak dağıtırım.”
“peki.”
yarın bankaya gidip havaleyi alacağını söyledi bana.. ailesinden.. ertesi gün oldu.. yazı işleri böyledir, ‘ertesi gün oldu’ dersiniz ve hemen oluverir.. ve evet çok basit yazıyorum bugün, kes sesini de oku! ya da okuma. sen bilirsin.. nerde kalmıştık, hah, ertesi gün oldu ve kaltak yaygaracı geldi.. ya da yaygaracı kaltak.. her neyse işte canım.. geldi.. çaldı kapıyı.. açtım
“ne var?”
“içeri almıcak mısın beni?”
“hayır!”
“neden?.. o salak kız mı söyledi bunu?”
cevap vermedim.. kapıyı kapatıp içeri geçtim.. göbeğimi kaşıdım.. esnedim.. televizyonu kucaklayıp 2 sokak ötedeki hurdacıya götürdüm.. 2-3 kuruş aldım.. disketteki metinlerin çıktısını alıp gerekli yerleri silerek bir yayınevine gittim. ya da disketteki metinlerin gerekli yerlerini silerek bir çıktı alıp yayınevine gittim. hangisini önce yaptığımı bile fark etmeyecek olan editörler veya siz okuyucular için bu ayrıntı da önemsizdi aslında..
akşam hatun geldi okuldan.. ailesi acilen istanbul’a dönmesini istiyormuş, okul adresine mektup gelmiş.. konuşmaları gerekiyormuş.. falan filan..
“sorun değil” dedim.. “ben best seller olcam artık.. siktir et.. git bana bir kalem al şu parayla, imza dağıtmam gerekebilir..”
yapıştı dudaklarıma.. ve bu sırada.. yaygaracı kaltak.. ya da kaltak yaygaracı.. bizi izliyordu açık pencereden.. benzin döküp yaksaydı.. evi. .ve bizi.. rahatlar mıydı acaba? ah! mmm..
“bir bebeğe ne dersin?” dedi..
“teninde öldürmeyi yeğlerim genlerimi” dedim.. “en azından şimdilik.. paramız olana kadar”
“peki” dedi..
6.
uykusuz bir çift gözle karşılaştım.. sabahın beşinde.. yaygaracı eve gitmemişti.. bize de gelemiyordu.. arada kalmıştı.. aynanın arasında. boyutların arasında.. sadece izliyordu.. görünmeden. benim diğer boyutları görebildiğimden habersiz..
ve ben gelemiyordum hatunun içine.. bebek istemiyordum! en azından şimdilik.. ama o istedi diye mutlaka bir gün edinicektim.. best seller olduktan sonra.. imza dağıtmadan önce.. imece usülü ile yeni bir tip işte..
7.
osman pamukoğlu! anlayamıyorum ben seni!!! delirmek üzereyim.. ve anlayamıyorum.. zeki ve mutlu! üstüne bir de sikko bir politik görüş ile!
8.
“ne eğer” diyemedim.. değmezdi.. eğdiler beni.. devam edebilir miydi? öykü yani.. ben sıkıldım ve bitirdim.. bitti! bitti.. gerçekten bitti! pezevenk çocuğu devam etti televizyonda.. gülmeye ve anlatmaya.. kaltak gülüşler!!!
// 10.mart03
not: bukowski’yi taklit ettiğimi iddia eden yarrak kafalılara ithafen, gerçekten taklit etmeye çalışılarak yazılmıştır.. ki becerebildiğimi sanmıyorum..
1 “acıyı gidermesi için bir marihuana içiyorum ve uçmuş olmasaydım, belki de beynimi dağıtmayı denerdim” – “I smoke a blunt to take the pain out / And if I wasn’t high, I’d probably try to blow my brains out” – 2pac – lord knows – Track 8 on Me Against the World
her metne sabit dipnot: kelime hatalarından, eksik veya fazla yazılmış harflerden sanchez sorumludur. redaktörüm olur kendisi. gözden kaçırdığı bir şeyler mutlaka vardır. kendisi ile spam@unthatow.xyz adresi üzerinden e-posta yolu ile temas kurabilirsiniz. ancak tdk’yı kılavuz edinenlerin imla hassasiyetleri ve diğer edePiyasal karın ağrılarınız için başvurabileceğiniz bir ilgili mercii yok. aslına bakarsanız benim başımda ilgilim olan bir mercii de yok, Allah ya da diğer adı ile Tao dışında. 14 yaşımdan beri katıldığım edePiyat oyunlarında aldığım ödülleri satarak geçimimi sağladığım yönündeki iftiralara itibar ediniz ama.. hadi çav belladonna!
..