önsez-i
yazdıklarını basılı yayınlayabilmenin tek yolu kitap mıdır?
soruyu şöyle değiştirelim; bir insan yazdıklarını neden yayınlar?
daha aptalca bir soru için, bkz; “neden yazıyorsun?”
buk’un, benzer bir soruya karşılık verdiği yanıt: “neden bu kadar aptalca sorular soruyorsun” idi.
yaptığım birçok şey için, aynı iki aptal soruyu çok işittim:
“para kazandırıyor mu?”
“neden?”
işin parasal yönünü es geçelim. fanzin yaparak para kazanılmaz. ama bu soruyu sorabilen zihniyet, her daim önümde, dokuz metre onbeş santim uzağımda bile değil, daima burnumun dibinde, bir baraj olarak duruyor, taşaklarını korumaktan başka bir dert de edinmeden üstelik kendilerine.
“neden?” kısmına geri dönersek: epey sıkıldığım bir dönemde, “neden yaşıyorsun” demiştim, “neden yazıyorsun” sorusuna cevaben. ve dönüp bana, “yazmak için mi yaşıyorsun” demişti. ki anlatılamadığımı anlamıştım, ki daha aptalca, ki yazmak için yaşanmaz, yaşamak için de yazılmaz. son iki ifadeyi, dört farklı anlamda da, düşünebiliriz, sonuç değişmeyecektir. açmayalım.. şimdilik.. anlamları..
zırvalıklarımı, birisi, kitap haline getirmiş olsaydı da, sonuç değişmeyecekti, yıllar sonra, yayınlayan yerin kelepir kitaplar kategorisine gireceğime, şüphem yok. elimizde kalanları, çöpe atmak yerine, kakalamak için, fiyatımızı düşmeyi öğrettiler bize, ki avucumuzu yalamayalım.
“kapitalizm, kitabı, değişim-değeri bağlamında bir meta [ticari eşya, mal] gibi görür. kapitalist için mesela bir ayakkabı ile bir kitap arasında, bir fark söz konusu değildir. kullanım değerinde nasıl metanın niteliği öne çıkıyorsa, değişim değerinde metanın niceliği öne çıkar. kapitalist için, metanın niteliği değil, niceliği, yani, kaç sattığı önemlidir artık. kitabın da bir ticari eşya [metâ] olarak çok satıyor olması, kapitalizmin mantığı ile birebir örtüşür. doğallıkla çok satışı sağlamak için kışkırtıcı ve elbette göz alıcı bir reklamcılığa ihtiyaç vardır.” hilmi yavuz
baştaki soruya dönersek: yazdıklarını basılı yayınlayabilmenin en iyi yolu fanzindir. galiba, bu yüzden, uzun uzun zamandır, bir şeyler, biriktikçe, toparlayıp, farklı isimler altında, veriyorum fırına. ve şimdi, bir zamanlar birçok yayınevine sunduğum, ve sonrasında, tüm içeriğini, bir zip dosyası yapıp, netten saldığım, “useless and empty words”, yani, “işe yaramaz ve boş kelimeler” üst başlığına sahip olan, kitap olamayan kitaplarımı, (yayınlanınca, ona da “kitap değil bu” diyecekler, şiirlerime “şiir değil bu”, öykülerime “öykü değil bu” denildiği gibi) fasikül halinde zine olarak yayınlama karara aldım. bazı öyküler, geçmiş bazı yayınlarımda da yayınlanmış olabilir, ama hiçbir zaman herhangi bir yayında veya net ortamında yayınlanmamış şeyler de olabilir.
“geriye dönüşler” adlı zırvalık da, bunlardan bir tanesi. ilki. zırvalık kelimesini işlerim için kullanma hakkı bir tek bana aittir. benim kendi kendime veya ürettiğim işlere, gerçekle karışık bir alay şeklinde veya tamamen hissettiğim tükenmişlik halinin yarattığı öfke ile yakıştırdığım sıfatları bir başkasından işitince, çok güzel sağır dilsiz taklidi yapabiliyorum. kör taklidini beceremediğimi bilmenizi isterim ve size doğru gelen bir orta hatta ortada top bile yokken çıkabileceğiniz rövaşatalarınızı boş geçmeyip boya kalemlerimi elime alabilirim, skorda bir değişiklik yaratmak yerine hakemi avlamak için üstelik..
“sizi uzaktan izledim, gerçek olduğunuzu bilsem, görüş açınıza girerdim” kayra (of gına)’nın bir liriğinden rötüşlediğim mottom)
geriye dönüşler isimli serime gelirsek; bir zamanlar, yazılmaya çalışılıp, yazılamayan, ama bilinçaltımda -tamamen kurgulanmayıp- bizzat yaşanmış olan gerçeklikten, arda kalan öykülerin, bir toplaması. ki hala, sorulacak olursa eğer bana, “bunlar gerçek mi” diye, gerçekmiş gibi anlatabilirim herkese. çok fazla psikotrop, gerçeklikle bağınızı koparıp, sadece düşlediğiniz bir şeyleri, gerçekmiş gibi hatırlamanıza neden olabiliyor.
12 sene önceydi. 2000 yılı, eylül ayı. hiç kimse yoktu. gerçek anlamda hiç kimse. gerçek anlamda hiç, kimse! özlem, refik, tuncay ve seçil dışında. odamın içinde dönüp duran hayaletler. ve ardından, onlarla birlikte geçen 9 senenin, yadsınamayacak bir şekilde gerçekliğini ret etmenizi sağlayan, bir dinamit atarlar içinize, 2009’da, ayılırsınız: gerçeklikle kurduğunuz bağ, hiç hoşunuza gitmez: psikoz öncesi-psikoz-psikoz sonrası.
burada okuyacağınız kişi ve olaylar, hayal ürünü değildir, kurgusal olarak adlandırılabilecek her durum, aslında yaşanmış olan bir gerçekliğin, bilinçaltında farklı bir frekansta açığa çıkmış halinden başka hiçbir şey değildir. o yüzden, ardından dönüp, şurası olmamış, burası buraya uymamış, edebi değil, şiir değil, gerçekdışı, çelişkili, abartılı, ve türevi, her türlü eleştiri, kamusal alandan, özel alana doğru yapılan, izinsiz bir yürüyüşten başka bir şekilde algılanmayacaktır. hoşunuza gitmiyorsa, okumazsınız, olur biter: tüketici haklarının bu konuyla ilgili bir kanunu yok: çünkü ortada, satıcı-tüketici-fetiş fiyatı-garanti belgesi yok. ancak, küçükleri muzır neşriyattan koruma kanununun, konuyla ilgili görüşleri, çevirmenleri manken sanan polislerin*, üniforma fantezileri ile, sınırlı olduğu için; hakkınızı bir de, o tür ilgili mercilerde, arayabilirsiniz.
benim başımda, ilgilim olan bir mercii yok!
Tao ya da diğer adı ile Allah dışında
ait olduğumuz, toplum-veya-devlet-veya-dünya; atar damarımızı kesmekle uğraşıyor. ki bize sattıklarını, tersyüz edip, gerisin geri kusamayalım.
≈şuanının kesiri ≤ 02.şubat.12
* “ölüm pornosu” isimli kitabın çevirmenini ifade sırasında manken sanan polislerin durumu kast edilmiştir. yanlış hatırlamıyorsam NTV haberi idi, başka kanalda olabilir, gerçektir, yaşanmıştır böyle şeyler, hafızamızı diri tutmamıza izin vermezler ama sürekli aklımızı çelecek kuşkular var ederek taş devrinden beri; üçüncü boyutta görünmez canavarlar ile onlara ilik olan zanlı insan nesli.
.
her metne sabit dipnot: kelime hatalarından, eksik veya fazla yazılmış harflerden sanchez sorumludur. redaktörüm olur kendisi. gözden kaçırdığı bir şeyler mutlaka vardır. kendisi ile spam@unthatow.xyz adresi üzerinden e-posta yolu ile temas kurabilirsiniz. ancak tdk’yı kılavuz edinenlerin imla hassasiyetleri ve diğer edePiyasal karın ağrılarınız için başvurabileceğiniz bir ilgili mercii yok. aslına bakarsanız benim başımda ilgilim olan bir mercii de yok, Allah ya da diğer adı ile Tao dışında. 14 yaşımdan beri katıldığım edePiyat oyunlarında aldığım ödülleri satarak geçimimi sağladığım yönündeki iftiralara itibar ediniz ama.. hadi çav belladonna!
..
